Üniversiteler ve Uygulamaları

Türkiyedeki üniversitelerinin çoğunun bu konuda biraz geri kalmış olduğunu fark ettim. Kendi okulum da dahil olmak üzere, konu üzerine konuştuğum arkadaşlarım da aynı şeyleri söylediler. Okullarının doğru düzgün bir mobil aplikasyonunun olmaması.

Evet bazı okullar Play Store’a ve App Store’a uygulamalarını koyuyorlar ama bunlar okulda yapılan seminerlerin duyurusu, yemekhane menüler, shuttle saatleri gibi şeylerin bilgisini vermekten öteye geçemiyor. Üniversite gibi büyük bir yapıyı kullanıcı odaklı olacak şekilde entegre etmek elbetteki zor bir şey. Ama hepimizin hayalindeki şöyle bir şey değil mi?

  • Quiz, vize ve final notları
  • Ödevler
  • Ders hakkında açıklamalar
  • Dersin devamsızlık zorunluluğu varsa bunun takibi
  • Ders hakkında öğretim görevlisinin koyacağı materyaller
  • Ders programı
  • Ders seçim sistemi

Evet bunları zaten okulların otomasyon sistemlerinden yapabiliyoruz/görebiliyoruz. Ama bu sayfaları telefonda gezinmek bazen işkenceye dönüşebiliyor. Şöyle düşünün sabah dokuzdaki dersinizden yarım saat kadar önce otomatik olarak alarmınız çalıyor ve sizi derse uyandırıyor. Ekrana baktığınızda dersinizin hangi sınıfta olduğunu ve o haftaki ders ile ilgili özellikle bir şey bilmeniz gerekiyorsa o bilgiyi görüyorsunuz. Gün içerisinde açıklanan Quiz notları bildirim olarak telefonunuza düşüyor ders esnasında notunuza bakıp sevinip veya üzülüyorsunuz. Gün sonunda veya öğretim görevlisi girer girmez verilen ödev/assignment’ın bildirimi geliyor ve teslim tarihi akıllı telefonunuzun takvimine işaretleniyor. İlerleyen günlerde uygulama sizi bu ödevi yapmanız için hatırlatıyor. Yaptığınızda ise ufak bir tik atarak bunu hallediveriyorsunuz.

Google Now, Facebook gibi otomasyonun tavan yaptığı uygulamalar akıllı telefonlarımızı süslerken bu tarz bir Kampüs Otomasyonunun imkansız olduğu düşünmüyorum açıkçası.

Vize Haftasının Bitişi ve Kütüphane

Her üniversite öğrencisi ne demek istediğimi çok iyi anlar. Vize haftası denince yüzler buruşturulur. Zira bu kelime öbeğinin akla getirdiği ilk şey okulun kütüphanesine geçen geceler, gözden geçirilen sayfalarca notlar, hazırlanan projeler ve daha bir çok ıvır zıvır. Bana da böyle oldu. Sınav haftası, Kapadokya’ya gitme hazırlıkları, projeler derken kendimi bir asosyalleşmiş buldum. Bu asosyalleşmenin ilacı olabilecek şeylerden biri de bu blog tabi. İçimi dökebilsem dökebilsem buraya dökerim. Tabi vize dönemimde bu hiç aklıma gelmemişti o yüzden bu yazı epeyce sarktı.

Vize dönemleri bildiğiniz gibi üniversite hayatının barındırabileceği bütün eğlenceli şeylerin bir kenara koyulduğu haftadır. Bütün kampüs bir sessizliğe bürünür. O hafta ne öğrenci kulüpleri ne de okul idaresi bir şey yapamaz olur zira bütün etkinlikler “SINAVIMIZ VAR” bağırışları ile bastırılır ertelenir. Eğer kampüste yaşıyorsanız bu aslında iyi bir şey olabilir. Çünkü etrafınızda ders çalışan veya en azından ders çalışmaktan bahseden insanları görünce insanın vicdanı ona ertesi gün olan sınavını hatırlatıyor. Dolasıyla bir şekilde kendinizi kütüphaneye sürüklenmiş buluyorsunuz. Kütüphanelere gelince…

Gündüzleri bomboş olan kütüphane yemekhanenin akşam yemeği saatlerinin bitişine doğru, yani sekiz gibi yavaş yavaş dolmaya başlar. Eğer o saatten önce gelmiş ve sessiz bir huzurla ders çalışan insanlardan biriyseniz bir anda şaşkına dönebilirsiniz. Zira bütün enerjisini almış yüzlerce kişi kütüphaneye doluşur ve herkes bağıra bağıra birbirine ders anlatmaya veya geyik yapmaya başlarlar. Tabi kütüphanenin ses gelmeyen sakin kuytu köşeleri de var ama kalabalık okullarda buralar hep kapılmış olur ve insan gürültünün olduğun uzun masalarda çalışmaya zorlanır. Bu gibi dönemlerde yurt odamdan hiç çıkmamam gerektiğini öğrenmiş oldum bu dönem. Evet bu dönem. Şöyle açıklayayım;

Dört senedir üniversite öğrencisi olarak hayatıma devam ediyor, fakat bu demek değil ki dördüncü sınıf öğrencisiyim veya okulum bitmeye yakın. Dört sene boyunca hiç derse girmeyip, hatta okula bile gitmeyip etrafta boş boş gezdim efendim. Dolasıyla bırak kütüphanede ders çalışmayı okulun kapısından bile girmediğim seneler oldu. O yüzden an itibari ile temizlediğim bir avuç ders var. Henüz hala yolumun başındayım anlayacağınız.

Her neyse, saat on iki civarı insanların uykusu gelir ve yurt odalarına dönerler. İşte bu saatler ders çalışmak için mükemmel zamanlardır. Tabi uykunuz gelmemişse. Kütüphanede herkes mayışmıştır. Bitse de gitsek modundadır. Siz yeni gelirsiniz, daha enerjiniz yerindedir. Geçersiniz bir masaya başlarsınız çalışmaya. Sonra gecenin bir körü kafayı kaldırınca fark edersiniz ki koca kütüphanede on kişi ya var ya yok. O sessiz sakinliğin içinde doya doya çalışın efenim.

Ah bir de kütüphanelerde sigara içilse…

 

Üniversite Hayatı – 1

Üniversiteye başlayalı neredeyse dört sene oluyor. Hazırlık okumadığım için bu dört sene fakülte deneyimi demek oluyor ki yakın zamanda da sona erecek gibi durmuyor. Dört senedir okuldayım ama hala beni şaşırtan şeyler olmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde bir olay başıma geldi. Programlama ile ilgili bir dizayn projesi verilmiş. Ben derse gitmediğim için geç gördüm. Projelerin dizayn kısımları da düşük yüzdeli olduğu için son dakika uğraşmak istemedim ve yapmamaya karar verdim. Due Date’den bir sonraki gün sabah uyandığımda hocanın öğrencilere mail atmış olduğunu gördüm.

“Proje dizaynını submit etmeyenler dersten F alacaktır.”

Şimdi bundan önce şunu söylemem gerek ki bir önceki dönem aynı dersi AA gibi bir not ile geçecekken hiç derse gitmediğim için devamsızlıktan kalmıştım. O yüzden asistanlar falan durumumu az çok biliyor lab seanslarında biraz kıyak geçiyorlar.

Neyse efendim, gelen maili görünce tabi paçalarım tutuştu kütüphaneye çıktım kitabı açtım önüme kağıda kaba taslak bir UML (Kodu yazmadan önce algoritma tasarımınızı gösteren çizelge tarzı bir şey) çizip submit ettim. İki gün sonra not açıklandı 50 almışım. Ben tabi 5o aldığımı görünce tam puanın elli olduğu kanaatine vardım. Tabi bu Salı günü uygulamaya girmeden önceydi. Asistan öğrencilere dizaynlarını geri dağıtıyordu, benimkini bulamadı, gitti içeriden başka bir kağıt getirdi yanıma geldi.

“Ya sen aslında yüz alıyormuşsun ama son gün submit ettiğin için yarısını kesmek zorunda kaldım kusura bakma.” dedi utana sıkıla.

Şimdi bu durumda %2’lik proje dizaynı için dersten bırakmakla tehdit eden hocaya mı kızarsın, son güne bıraktığın için kendine mi kızarsın, projeyi verirken vermeyenleri bırakacağını, geç verenlerin de puanını keseceğini söylemeyen hocaya mı kızarsın?

İki ucu boklu değnek anlayacağınız.

Neyse efendim ben artık şu dizayn ettiğimiz kodu yazayım da neme lazım yine puanın yarısı kırılmasın yok yere.