Vize Haftasının Bitişi ve Kütüphane

Her üniversite öğrencisi ne demek istediğimi çok iyi anlar. Vize haftası denince yüzler buruşturulur. Zira bu kelime öbeğinin akla getirdiği ilk şey okulun kütüphanesine geçen geceler, gözden geçirilen sayfalarca notlar, hazırlanan projeler ve daha bir çok ıvır zıvır. Bana da böyle oldu. Sınav haftası, Kapadokya’ya gitme hazırlıkları, projeler derken kendimi bir asosyalleşmiş buldum. Bu asosyalleşmenin ilacı olabilecek şeylerden biri de bu blog tabi. İçimi dökebilsem dökebilsem buraya dökerim. Tabi vize dönemimde bu hiç aklıma gelmemişti o yüzden bu yazı epeyce sarktı.

Vize dönemleri bildiğiniz gibi üniversite hayatının barındırabileceği bütün eğlenceli şeylerin bir kenara koyulduğu haftadır. Bütün kampüs bir sessizliğe bürünür. O hafta ne öğrenci kulüpleri ne de okul idaresi bir şey yapamaz olur zira bütün etkinlikler “SINAVIMIZ VAR” bağırışları ile bastırılır ertelenir. Eğer kampüste yaşıyorsanız bu aslında iyi bir şey olabilir. Çünkü etrafınızda ders çalışan veya en azından ders çalışmaktan bahseden insanları görünce insanın vicdanı ona ertesi gün olan sınavını hatırlatıyor. Dolasıyla bir şekilde kendinizi kütüphaneye sürüklenmiş buluyorsunuz. Kütüphanelere gelince…

Gündüzleri bomboş olan kütüphane yemekhanenin akşam yemeği saatlerinin bitişine doğru, yani sekiz gibi yavaş yavaş dolmaya başlar. Eğer o saatten önce gelmiş ve sessiz bir huzurla ders çalışan insanlardan biriyseniz bir anda şaşkına dönebilirsiniz. Zira bütün enerjisini almış yüzlerce kişi kütüphaneye doluşur ve herkes bağıra bağıra birbirine ders anlatmaya veya geyik yapmaya başlarlar. Tabi kütüphanenin ses gelmeyen sakin kuytu köşeleri de var ama kalabalık okullarda buralar hep kapılmış olur ve insan gürültünün olduğun uzun masalarda çalışmaya zorlanır. Bu gibi dönemlerde yurt odamdan hiç çıkmamam gerektiğini öğrenmiş oldum bu dönem. Evet bu dönem. Şöyle açıklayayım;

Dört senedir üniversite öğrencisi olarak hayatıma devam ediyor, fakat bu demek değil ki dördüncü sınıf öğrencisiyim veya okulum bitmeye yakın. Dört sene boyunca hiç derse girmeyip, hatta okula bile gitmeyip etrafta boş boş gezdim efendim. Dolasıyla bırak kütüphanede ders çalışmayı okulun kapısından bile girmediğim seneler oldu. O yüzden an itibari ile temizlediğim bir avuç ders var. Henüz hala yolumun başındayım anlayacağınız.

Her neyse, saat on iki civarı insanların uykusu gelir ve yurt odalarına dönerler. İşte bu saatler ders çalışmak için mükemmel zamanlardır. Tabi uykunuz gelmemişse. Kütüphanede herkes mayışmıştır. Bitse de gitsek modundadır. Siz yeni gelirsiniz, daha enerjiniz yerindedir. Geçersiniz bir masaya başlarsınız çalışmaya. Sonra gecenin bir körü kafayı kaldırınca fark edersiniz ki koca kütüphanede on kişi ya var ya yok. O sessiz sakinliğin içinde doya doya çalışın efenim.

Ah bir de kütüphanelerde sigara içilse…

 

Yorum bırakın